NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
230 - (645) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو الناقد
وزهير بن حرب.
كلهم عن سفيان
بن عيينة. قال
عمرو: حدثنا
سفيان بن
عيينة عن
الزهري، عن
عروة، عن
عائشة؛ أن
نساء
المؤمنات كن
يصلين الصبح
مع النبي صلى
الله عليه
وسلم. ثم
يرجعن
متلفعات بمروطهن.
لا يعرفهن أحد.
[ش
(نساء
المؤمنات)
صورته صورة
إضافة الشيء
إلى نفسه.
واختلف في
تأويله
وتقديره.
فقيل: تقديره
نساء الأنفس
المؤمنات.
وقيل: نساء
الجماعات
المؤمنات. وقيل:
إن نساء هنا
بمعنى
الفاضلات. أي
فاضلات المؤمنات.
كما يقال:
رجال القوم،
أي فضلاؤهم ومقدموهم.
(متلفعات) أي
متجللات
متلففات.
(بمروطهن) أي
بأكسيتهن.
واحدها مرط،
بكسر الميم].
{230}
Bize Ebu Bekir b. Ebi
Şeybe ile Amrü'n-Nâkıd ve Züheyr b. Harb topdan Süfyân b. Uyeyne'den rivayet
ettiler. Amr Dediki: Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî'den, o da Urve'den, o da
Aişe'den naklen rivayet ettiki,
Mu'min kadınlar sabah
namazını Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikde kılar; sonra
çarşaflarına bürünerek evlerine dönerler, onları kimse tanımazmış.
231 - (645) وحدثني
حرملة بن
يحيى. أخبرنا
ابن وهب.
أخبرني يونس؛
أن ابن شهاب
أخبره؛ قال:
أخبرني عروة
بن الزبير؛ أن
عائشة زوج النبي
صلى الله عليه
وسلم قالت:
لقد
كان نساء من
المؤمنات
يشهدن الفجر
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. متلفعات
بمروطهن. ثم
ينقلبن إلى
بيوتهن وما
يعرفن. من
تغليس رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
بالصلاة.
[ش (من
تغليس رسول
الله صلى الله
عليه وسلم بالصلاة)
أي من أجل
إقامتها في
غلس. وهو ظلمة
آخر الليل بعد
طلوع الفجر].
{231}
Bana Harmeletü'bnü Yahya
rivayet etti. (Dediki) : Bize ibni Vehb haber verdi. (Dediki) : Bana Yûnus haber
verdi. Ona da ibni Şihâb haber vermiş. Demiş ki: Bana Urvetü'bnü Zübeyr haber
verdi ki, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Âişe şöyle demiş:
«Gerçekten mu'min
kadınlardan bâzıları çarşaflarına sarınarak Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
ile beraber sabah namazına gelirlerdi. Sonra evlerine dönerler (fakat)
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazı alaca karanlıkda kıldırdığı
için tanınmazlardı.»
232 - (645) وحدثنا
نصر بن علي
الجهضمي
وإسحاق بن
موسى الأنصاري.
قالا: حدثنا
معن عن مالك،
عن يحيى بن سعيد،
عن عمرة، عن
عائشة؛ قالت:
إن
كان رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ليصلي الصبح.
فينصرف
النساء
متلفعات
بمروطهن. ما
يعرفن من
الغلس. وقال
الأنصاري في
روايته:
متلففات.
[ش (إن
كان) إن هذه
مخففة. فاللام
في قوله:
ليصلي الصبح،
فارقة].
{232}
Bize Nasr b. Aliy
El-Cehdamî ile İshâk b. Mûse'I - Ensârî rivayet ettiler. Dedilerki: Bize Ma'n,
Mâlik'den, o da Yahya b. Saîd'den, o da Amre'den, o da Aişe'den naklen rivayet
etti. Aişe şöyle demiş:
«Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) sabah namazını kılardı da kadınlar Çarşaflarına sarınarak
dağılırlar; alaca karanlıkdan dolayı tanınmazlardı.»
Ensârî kendi rivayetinde
müteleffifât» tâbirini kullandı.
İzah
Bu hadîsi Buhari
«Namaz» bahsinin bir iki yerinde; Ebu Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbni Mâce dahî
«Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir.
Müteleffiât; tâbiri «Mü
teleffif ât» şeklinde de rivayet edilmişdir. Ekseri rivayetler müteleffiât
kelimesi ile vârid olmuşlardır. Her iki kelimenin mânâları «Bürünerek» demekse
de aralarında fark vardır.
Esmaî'nin beyânına
göre, müteleffiât: Hiç bir tarafı görünmemek şartı ile âdeta çul ile sarınır
gibi sarınanlardır.
Bâzılarına göre
kadınların bu şekilde sarındıkları örtüye «Lifâ» derler.
El-Muvatta» şerhinde
şöyle denilmişdir: «Teleffu': Elbiseyi başın üzerine koyarak; onunla
sarınmakdır. iltifâ'; ancak başı Örtmekle olur. (İltifâ', istimal gibidir, yânî
gelişi güzel sannmakdan ibarettir.) deyenler hatâ etmişdir. Teleffüf ise başını
örtmekle olduğu gibi açmakla da tehakkuk eder.»
Mirt: Kazzâz'in
beyânına göre çarşaf demekdir. Bâzıları mırt'ın ipek, yün veya ketenden yapma
bir örtü olduğunu söylerler.
Bir takımları, bunun
yeşil elbise demek olduğunu; diğerleri de siyah kıl'dan yapma elbise olduğunu
söylemişlerdir.
Mırt'ın çizgili
elbiseler demek olduğunu söyleyenler hattâ gömleğe mırt denildiğini ileri sürenler
de olmuştur. Bunu kadınların giymediği söylenirse de «El-Muvatta» şârihi
Abdülmelik: «Mırt ince yünden yapılmış dört köşeli hafif elbisedir. O zamanın
kadınları bununla örtünürlerdi.» demişdir.
Kadınların tanınmaması
yâ karanlık devam ettiği için yahut sımsıkı sarınıp büründüklerindendir.
Aynî bu cümleyi îzâh
ederken: «En iyisi onların kadın mı, erkek mi olduklarını kimse tanımaz.
Görenlerin gözüne yalnız bir karaltı görünürdü; demekdir,» şeklinde mutâlea
beyân etmişdir.